12 Ocak 2010 Salı

IRAK , ÇOK MU IRAK ? - Cengiz Han Keskin

Posted in by Yönetici | Edit
IRAK , ÇOK MU IRAK ?

Türkiye kamuoyunda , Ergenekon , Demokratik Açılım , Telekulak trafiği var iken , nerden çıktı bu Irak konusu ?
Aslında bu konu hep gündemdeydi de , yandaş medya , ulusal dediğimiz ama ulusumuz ile hiçbir bağı bulunmayan medya görmezden gelmekte…

Gerek komşu ülke olması , gerek orada bulunan soydaşlarımız , hürriyetleri , yaşadıkları , Irak’ı hep gündemimizde tutmuştur…
Irak denildiği zaman Türk Milliyetçisinin aklına sürekli ; Kerkük , Musul , Erbil , ve bunların bizim Misak-ı Millî sınırlarımız içerisinde yer aldığı gelir. Genç Osman gelir akla… Kelle koltukta üç gün savaşan Genç Osman…
Irak Türkmenleri gelir…
Talihleri petrolden daha kara olan Irak Türkmenleri…
Bir zamanlar diktatör Saddam tarafından Ebu Garip cezaevinde zulme uğrayan , komünist Arap ve Kürtlerin ortaklaşa yaptıkları zulümler , şimdi okyanusun ötesinden gelmiş coniler tarafından silahlarlandırılan peşmerge tarafından zulme uğrayan Irak Türkmenleri…

Ve Irak…
Irak , etnik köken olarak çok uluslu ve Türkmenler hariç diğer etnik gruplara hak tanınan bir ülke. 1925’te çıkartılan ilk anayasa , Kürtçe , Arapça , Türkçe olarak basılsa da ; 25 yıl sonra okullarda Türkçe dilinin kısıtlanması ve 1970’te Türkçe eğitim veren okulların kapatılmasıyla sona ermiştir Türkmenlerin hakları.
Kerkük’ün hem Türkiye , hem de Türkmenler tarafından önemi tartışılamayacak kadar büyüktür fakat Kerkük , gün ve gün Kürtleştirilmekte , Türkmen varlığı silinmeğe çalışılmaktadır.
Kerkük’ten gönderilmek istenen Türkmen ailesini hatırlayacaksın.
Hatırlayacaksın…
Her ne kadar ‘balık hafızalı’ yakıştırması yapsalar da , 14 yıl önce 14 Ekim 1995’te kendini yakan Türkmen Kızı Zehra’nın sözlerini.
“Ey ahali, ben Kerkük’ün kızıyım. Bu şehirden asla göç etmeyeceğim. Bu zulüm politikasını protesto etmek, Türkmenlere bağımsızlık yolunu açmak ve Türkmen sözcüğünü yükseltmek uğruna, şimdi kendimi yakacağım. Kerkük bize kalacaktır. Katillere ve zalimlere ölüm(…) ”
Ve dediği gibi 16 Ekim’de , Kerkük’te idi bu fani dünyadan göç ederken…
Kerkük’ün Türk yurdu olduğu her ne kadar inkâr edilse de , Türkmen Kızı Zehra’nın kabrinde olduğu gibi , mezar taşlarından bellidir Kerkük’ün Türkmenlere ait olduğu.

Son olarak yine bir sonbahar’da 22 Kasım 2009 günü , Musul’da Irak Türkmen Cephesi İl Başkanı Yavuz Efendioğlu’nu uğradığı silahlı saldırı sonucu kaybettik. Bütün şehitlerimizi tekrar rahmet ve minnetle anıyoruz.
Türkmenlere uygulanan bu baskı , zulüm , Türkiye’nin belini doğrultup , yeniden Irak’ta kırmızı çizgiler oluşturup , öz be öz bizim toprağımız olan Misak-ı Millî sınırlarımızda olan bu yerlerde faaliyet göstermesi , su götürmez gerçektir.
Bizler şimdilik sadece hatırlamakta , hatırlatmaktayız.
Ama herkesin , Irak’ın , o kadarda ırak olmadığını göreceği günleri beklemekteyiz…

Cengiz Han Keskin
cengizhan.keskin@gmail.com

Batı Oyunları; Tipik Bir Hareket! - Özgü Aşkın

Posted in by Yönetici | Edit
Batı Oyunları; Tipik Bir Hareket!

Daha önceki sayılarda yazdığım yazı ve yaptığım araştırmalarda daha çok siyasetten uzak olarak geçmişe değinmiş ve gelecekte nasıl bir yol alacağımıza dair fikirler üretmeye çalışmıştım. (Bkz. ‘Türk Gençliği Nereye Gidiyor’ ‘M. Kemal Atatürk Araştırmaları’) Fakat bu sayımızda birazda siyaset ve batıdan icazet almaya alışık siyasi adamlarımızdan bahsetme gereği duyuyorum. Aslında bu gereği duymamın nedeni içimden geldiği için değil, 1938’den beri Türkiye’nin Türkiye’den yönetilmediğini bildiğim içindir. Eğer ki 1938’den bu yana Türkiye Türkiye’den yönetilseydi; daha 1921 yılında ‘işçi haklarını’ savunmak adına yasa çıkartan bir meclisten bu günlere gelmezdik. Eğer ki Türkiye Türkiye’den yönetilseydi toplu iğne üretemeyen sanayimizi küçük bir dev yapan, ekonomi açığı olmayan ilk hükümetlerden, dışarıdan aldığı borcun faizini ödemek için borç alan hükümetlere sahip olmazdık. Bu yüzden bizi yönetenleri iyi tanımak, oy atacağımız insanları iyi tahlil etmek gerekmektedir.
Geçmişinde tek bir hayırlı işi olmayanları, bu milletin değerine uzak, maneviyatına saygısız olanları iktidara getirdiğimizden dolayı Cumhuriyetimizin 87. Yılında OECD ülkeleri arasında gelir dağılımı en bozuk olan 3. Ülkeyiz, ekonomisi yolsuzluktan dolayı batan ülkeler sıralamasında 3. Dünya ülkeleri ile ilk sıraları paylaşıyoruz. Halkımız bunu hak ediyor mu?
Hele bugünlerde halkımız tek göz oda evi zor bulurken ve hatta bulduğu bu evi kış aylarında ısıtamazken; ekonomimizi zedeleyen, evlatlarımızı şehit eden ve milletimizin arasına nifak tohumları eken bir bebek katilinin odasının tartışmasını yapıyoruz ve mevcut hükümet ‘ülke karışmasın’ diye ikna turlarına çıkıp bu odanın fotoğraflarını medyaya servis ediyor. Hatırlatmak gerekir ki Türkiye Cumhuriyeti’nin maddi ve manevi her türlü değerine karşı çıkan, onu yok etme yolunda adımlar atan ‘kurumların’ meşruluğu ortadan kalkar. Buna her kurum ve kuruluş dâhildir.
Her iktidarda olduğu gibi artık mevcut iktidarda yıpranmıştır, halk en yakın seçimde ‘tek başına iktidar’ olma şerefini bu partiye vermeyecektir. Fakat oylar kime gidecektir? Tartışmamız gereken konu budur. Cumhuriyetimizin 100. Yılı yaklaşırken ortaya konulan hedef ‘AB’ olmamalıdır. Bakınız bir bakanımız 100. Yıl hedefi olarak bu millete ‘AB’ gibi faşist bir örgütlenmeyi hedef gösteriyor. Bu akıl kârı mıdır? Şuan Çankaya’da bulunan Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül’ün meclis kürsüsünde yaptığı bir konuşmada dediği gibi; Türkiye’nin AB’ye giremeyeceği kesindir. Bunu Avrupalılar söylemektedir. Avrupa’nın önüne gelen bütün politikacıları bunu söylemektedir. Avrupalı filozofların hepsi bunu söylemektedir. Çünkü Avrupa Birliği bir Hıristiyan birliğidir. (Bkz. 08.03.1995 meclis kayıtları) -Gerçi Sayın Abdullah Gül 2002 yılında oturduğu Başbakanlık koltuğundan bugüne farklı söylemlerde bulunmuştur.- Dediğimiz gibi mevcut iktidar partisi zayıflamaktadır ve önümüzdeki seçim artık koltuğunu başka bir parti veya partilere devredecektir. Seçime 20 ay kala yeni yeni partiler ortaya çıkmaktadır. Ama değişen tek bir nokta yoktur. Yeni kurulan partilerin hedefleri yine BATI’dır, örnek aldıkları kişiler yine bu ülkeyi sefilliğe iten Başbakanlardır, Cumhurbaşkanlarıdır…

Bakarsınız batılı düşünce kuruluşlarının çevre ülkelerde gerçekleştirdikleri ve gerçekleştirmeye çalıştıkları renkli renkli devrimlerin bir yenisini de bu topraklarda görebiliriz. Sarı devrim yaşarız ne dersiniz?
Benim ve tüm vatanseverlerin cevabı bellidir. Şimdi söz sırası sizde!


Özgü AŞKIN
askinozgu@gmail.com

Bir Hayal Kuruyorum - Halil Doğangüzel

Posted in by Yönetici | Edit
bir hayal kuruyorum...

yıl: 2023

yer: ayasofya camii karsısındaki mehmet akif parkı

yıllardır avrupa birliği kapısında komik nedenlerle bekletilmis, aldatılmıs ve hatta abd askerleri tarafından
askerlerinin basına çuval geçirilmis türkiye artık o eski gururlu ve bası dik günlerine dönmek istiyordu. daha dün
kurduğumuz o sanlı cumhuriyet yakında koca çınarlar arasına karısacaktı ama ters giden seyler de insanın canını
sıkmıyor değildi... dile kolay, cumhuriyet kurulalı tam 100 yıl olacaktı. bunca badire, koca ikinci dünya savası,
modern çağlarda ki petrol savası, sscb gibi bir devin çökmesi vb. kocaman olaylar bu cumhuriyeti yıkamamıstı...
1938'den bu yana, kıbrıs harekatı dısında bu millet hiç bir zaman tam anlamıyla birlik olamamıs, uluslararası
siyasette de hemen her zaman ezilmisti ama 100. yıla yakısır bir fırtına koparmamız lazımdı, tıpkı 100 yıl önceki
çılgın türkler'in yaptığı gibi...
yeni seçilen hükümet ve cumhurbaskanı bu kötü kaderi değistirmekte kararlıydılar, onlar kadar askeriye de bu ters
gidise dur demekte ısrarlıydı. 100. cumhuriyet bayramı öncesi toplanan milli güvenlik kurulu tarihin en uzun
toplantılarından birini yapmıstı ve çıkısta hiç bir yetkili tek kelam etmemisti... oysa türk milleti heyecanlı bir sekilde
100. yıl için büyük kararlar bekliyordu, fakat ''onca yıldır bir gelisme yok, bir günde her seyin değiseceğini
bekliyoruz, peh peh peh'' diye hayıflananlar da yok değildi. bayrama bir gün kala artık bütün sehir meydanları
gelinlik kızlar gibi süslenmis, bütün yurdu zorunlu bir bayram havası sarmıstı, lakin bu gösterisli hazırlıklara halk ''
100. yıl diye abartıyorlar, değisen bir sey olmayacak, hayatımız böyle devam edecek'' diye içten içten
söyleniyordu.
tarih 29 ekim 2023... bütün televizyon kurulusları anıtkabir'de konuslanmıs devlet erkanını beklerken bir seylerin
ters gittiğini anlamıslardı; devlet erkanının programına göre anıtkabir ziyareti yarım saat önce baslamalıydı, ancak
anıtkabir bombostu... derken trt birden olağan yayını kesip son dakika haberi vermeye basladı; devlet erkanı
istanbul'da, mehmet akif parkı'nda toplanmıstı. bu gelismenin neye gebe olduğunu kimse kestiremiyordu,
cumhurbaskanı'nın birazdan açıklama yapacağı ve açıklamanın canlı olarak yayınlanacağı duyuruldu... halk büyük
bir merakla mehmet akif parkı'na ve etrafına dolusmaya baslamıstı bile ve cumhurbaskanı konusmasına basladı:
saygıdeğer türk milleti;
bugün anıtkabir yerine burada toplanmamızın tabii ki bir nedeni var, lakin bu nedeni ilerleyen saatler içerisinde
açıklayacağız. hiç kimsenin telas etmesine gerek yok, her sey yolundadır ve burada toplanma kararı mgk
tarafından alınmıstır. anıtkabir ziyareti öğleden sonraya bırakıldı, bu önemli günde ulu önderi ziyaret etmemek gibi
bir saygısızlığımız olmayacaktır... bütün halkımız buraya davetlidir, bir kaç saat içerisinde son mgk'da alınan
kararlar halk ile paylasılacaktır.
saygılarımla...
acaba ne olacaktı? tüm halk ve dünya basını merak içerisindeydi, bir fırtınanın kopacağı simdiden belli gibiydi.
saatler ilerledi ve cumhurbaskanı tekrar bir açıklama yaptı:
saygı değer türk milleti;
bizi kırmayarak buraya geldiğiniz ve bu kalabalığı olusturduğunuz için size minnettarım. biliyorum ki, hepiniz
bugün burada toplanma nedenimizi çok merak ediyorsunuz. biz, sizin istekleriniz doğrultusunda, size hizmet
etmek için seçilmis türkiye cumhuriyeti vatandaslarıyız ve bugün size 100. yıl için bir armağan hazırlamayı
düsündük. belki yıllar sonra ilk defa yüzümüz gülecek, belki de çok büyük bir yanlıslık yapmıs olduğumuza kanaat
getireceksiniz... takdiri size bırakıyoruz.
konusmasını bitiren cumhurbaskanı arkasına döndü ve orada hazır bulunan mehteran bölüğüne ''fetih marsı''
dedikten sonra ayasofya'ya doğru yürümeye basladı. tüm devlet erkanı da arkasından geliyordu... ayasofya'nın
kapısında durdu ve kalabalığa seslendi:
arkadaslar;
açıklayacak olduğumuz kararları içeride açıklayacağız... buyrun...
dedi ve cebinden çıkarttığı koca bir anahtarla kilidi ve kapıyı açarak içeri girdi; ilk isi ayakkabılarını çıkartmak oldu.
devlet erkanı dısındakiler gelisen olayları saskınlıkla izlemeye devam ediyorlardı ve kameralar içeriye girince,
deyim yerindeyse sok oldular... yerler halıyla dösenmis, müze içerisindeki hristiyanlık figürleri tamamen
kapatılmıstı. cumhurbaskanı kürsüye ** * doğru yöneldi ve kürsüye çıkarak konusmaya basladı:
değerli basın mensupları ve saygıdeğer türk milleti;
sizi sasırttığımızın farkındayız ve bir açıklama beklediğinizi biliyoruz. bugün istanbul'un tarihini yeniden istanbul'a
devrediyoruz, alınan mgk kurulu kararıyla ayasofya'yı yeniden camii olarak ibadete açmıs bulunuyoruz. bu karar
devletimizin değisecek olan iç ve dıs politikasına sadece bir simge olacaktır, asıl mgk kararları çok daha keskin ve
etkilidir. son olağan üstü mgk toplantısında alınan kararların en önemli üç baslığı sunlardır:
1- avrupa birliği ile tüm iliskiler bugün itibarı ile kesilecektir, avrupa birliği muhatap alınmayacak, lakin
iliskilerimizin devam etmesini isteyen avrupa devletleriyle masaya oturulacaktır.
2- incirlik üssü basta olmak üzere türkiye cumhuriyeti devleti üzerindeki bütün amerikan üsleri bugün itibarı ile
kapatılacaktır.
3- önceden devlet kurumu olup özellestirilen bütün her seye el konulacak ve bu isletmeler sahibine, yani türk
milletine devredilecektir.
diğer kararlar ileriki günlerde daha detaylı bir sekilde anlatılacaktır. simdi öğle namazını ayasofya camii'nde
kıldıktan sonra ulu önderimizin karsısına çıkacağız, öğle namazından önceki vaaz için diyanet isleri baskanımızı
buraya davet ediyorum.
dısarıda adeta kıyametler kopuyordu, sevinçten ağlayanlar, oraya buraya kosanlar, birbirlerine sarılanlar,
bağıranlar, alkıslamaktan elleri kan çanağına dönenler... hepsi orada türk olmanın gururunu bir kez daha
yasıyorlardı. yıllar sonra böyle boyunduruklardan kurtuldukları için çok mutluydular. herkes evindeki, ailesindeki
derdi unutmus, cumhuriyet ilanının ilk günü gibi seviniyorlardı. gelinlik gibi süslenen sehir meydanları dolup tasıyor
''yasasın cumhuriyet'' haykırısları yeri göğü inletiyordu...
on yıllardır süren bu kokusmus siyaset ve düzenbazlık son bulmustu, çılgın türklerin torunları 10 kasım 1938'den
bu yana hiç bu kadar bağımsız olamamıslardı...

GENÇTÜRK Haftalık Dergi

Posted in by Yönetici | Edit
1 Ocak 2009 itibari ile kurulan dergimizin üç sayısını çıkardıktan sonra dergimize bir süreliğine ara verme kararı almıştık. Bu kararın nedeni üniversite sınavına hazırlanmamız ve bunun yanında dergimize yeterince reklam bulamamız olmuştu. Ayrıca diğer bir etkende, dergi bünyeside sürekli çalışacak temel kadromuzu oluşturamamızdı.

Fakat bu verdiğimiz arada dergimiz bünyesinde birçok organisazyonda bulunduk. 10 Kasım'da Anıtkabir ziyaretimizi gerçekleştirdik ve bunun yanında dergi bünyesinde çeşitli toplantılar yaptık. Son yaptığımız toplantıdaki konuşmalar üzerine dergimizi daha güncel daha ekonomik ve daha güçlü nitelikte yapabilmek içim haftalık çıkartma kararı aldık.

Sizlerden önceki sayılarımızda olduğu gibi yazılarınızı yollamanızı istiyoruz. Diğer bir isteğimizde dağıtımda yardımcı olmak isteyenlerin bize ulaşması.

Unutmadan söyleyelim her hafta çıkacak olan 'GençTürk Haftalık Dergi' miz ücretsiz dağıtılacak.

Uğur Atılgan
iletisim@uguratilgan.com